Çoklu Kişilik Bozukluğu, modern terminolojide Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (DKB) olarak tanımlanmaktadır. Bu durum, bir bireyin iki veya daha fazla farklı kimlik veya kişilik geliştirdiği, nadir bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu kimlikler arasında geçişler kişinin farkında olmadan meydana gelir ve her biri kendi davranış, düşünce ve hafıza düzenine sahip olabilir. Çoklu Kişilik Bozukluğu genellikle çocukluk döneminde yaşanan ciddi travmalar sonucunda ortaya çıkar. Travmalarla başa çıkmak için zihin, farklı kimlikler yaratarak bu deneyimlerden kaçmaya çalışır.
Çoklu kişilik bozukluğu nedenleri arasında çocukluk döneminde yaşanan ağır travmatik olaylar yer alır. Fiziksel, duygusal veya cinsel istismar, ihmal ve şiddet içerikli deneyimler, bireyin bu durumu geliştirmesine yol açabilir. Çocukların zihinsel yapıları, yetişkinlere göre daha esnektir. Bu da ağır travmalarla başa çıkmak için bir çeşit “parçalanma” mekanizmasının devreye girmesine neden olur. Çocuk, travmatik bir olayı zihinsel olarak uzaklaştırmak amacıyla farklı bir kimlik yaratarak bu olayı başka bir kişilikmiş gibi deneyimleyebilir. Böylece asıl benlik travmanın etkilerinden korunmuş olur. Bunun yanı sıra genetik yatkınlık, ailede ruhsal hastalık geçmişi ve çevresel faktörler de bozukluğun gelişiminde rol oynayabilir.
Çoklu kişilik bozukluğu belirtileri bireyden bireye değişiklik gösterebilir ancak genel belirtiler arasında; kimlik değişimleri, bellek kaybı, davranış değişiklikleri, travmatik geçmiş, konsantrasyon güçlüğü, depresyon ve uyku bozuklukları bulunmaktadır. Birey, birden fazla kimliğe sahip olduğunu hissedebilir. Her kimlik, farklı bir isim, yaş, cinsiyet ve kişilik özelliklerine sahip olabilir. Ayrıca, bazı anılarını hatırlayamaz. Özellikle diğer kimliklerin deneyimlediği olaylar, bireyin ana kimliği tarafından bilinmeyebilir. Farklı kimliklere geçiş esnasında kişinin davranışları, konuşma şekli ve hatta vücut dili değişebilir. Bireyler, genellikle şiddetli travmatik olaylarla dolu bir geçmişe sahiptir ve bireylerde yoğun kaygı, depresyon ve odaklanma zorlukları görülür. Öte yandan kabuslar, uyurgezerlik veya gece uyanmaları gibi sorunlar da diğer semptomlara eşlik edebilir.
Çoklu kişilik bozukluğu, temel olarak farklı kimliklerin sayısı, özellikleri ve nasıl ortaya çıktığına göre kategorize edilebilir. Koruyucu kimlik, çocuk kimlik, karşıt kimlik ve pasif kimlik olarak türleri bulunmaktadır. Koruyucu kimlik, travmalardan ana kimliği korumak için ortaya çıkar ve genellikle güçlü, otoriter bir karakterdedir. Çocuk kimlik ise travmatik olayların yaşandığı dönemdeki çocukluk kimliği olarak varlığını sürdürür. Karşıt kimlik, ana kimliğin zıttı özelliklere sahip olabilir. Örneğin, ana kimlik utangaçken bu kimlik agresif davranışlar sergileyebilir. Son olarak pasif kimlik, gündelik yaşamı sürdüren, çoğu zaman ana kimlik olarak kabul edilen kişiliktir.
Unutmayın, her bireyin deneyimi benzersizdir. Bu nedenle kimliklerin sayısı ve özellikleri bireyden bireye değişiklik gösterebilir.
Çoklu kişilik bozukluğu durumunun görülme sıklığı, neredeyse şizofreniyle aynı olup yaklaşık %1 oranındadır. Bu oran, çoklu kişilik bozukluğunun toplumda sanıldığından daha yaygın olduğunu göstermektedir. Bireylerin genellikle travmatik geçmiş deneyimlere sahip olması, bu durumun oluşumunda önemli bir rol oynamaktadır. Tedavi sürecinde ise uzun süreli bakım oldukça kritik bir öneme sahiptir.
Sonuç olarak, çoklu kişilik bozukluğu, kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen, karmaşık bir rahatsızlıktır. Erken teşhis ve doğru bir bakım süreci, bireylerin hayatlarını daha konforlu bir şekilde sürdürebilmelerine olanak tanır. Bunun yanı sıra, farkındalık yaratmak ve toplumda bu hastalığa dair doğru bilgilendirme yapmak, bireylerin destek almasını kolaylaştırabilir. Çoklu kişilik bozukluğu, nadir görülen bir durum olmasına rağmen, yönetilebilir bir rahatsızlıktır ve bu süreçte bireyin çevresindeki destek mekanizmaları kritik bir rol oynar.
Daha fazla bilgi almak için S. Mahmut Özpınar Bakım Merkezi ile iletişime geçebilirsiniz.